14 Kasım 2013 Perşembe

ENERJİ MERİDYENLERİ

Meridyenler, derinin yüzeyi boyunca devam eden yüzlerce minik ısı, elektromanyetik ve süptil enerji hazineleridir. Çin tıbbında akupunktur noktaları olarak bilinen bu enerji noktaları, iğnelerle veya fiziksel basınç uygulayarak enerjiyi açığa çıkarabilmek veya yeniden dağılmasını sağlayabilmek için tetiklenebilir.
Meridyenlerin akışı değişkendir ve yükselip alçalmaları mekanik cihazlarla olduğu gibi hassas kişiler tarafından da tespit edilebilir. Akupunktur noktaları derinin yüzeyinde bulunurken meridyenler bedenin derinliklerine doğru yolculuğa çıkar ve her bir organın ve kas grubunun içinden geçerek yolculuğunu sürdür.
Meridyenler her organı ve her psikolojik sistemi etkiler. Bağışıklık, sinir, endokrin, dolaşım, solunum, sindirim, iskelet, kas ve lenf sistemleri de buna dahildir. Her sistem en az bir meridyen tarafından beslenir. Meridyenler, bedenin kan dolaşımına benzer şekilde enerji dolaşımını sağlayarak, canlılık ve denge getirir, tıkanıklıkları giderir, metabolizmayı düzenler ve hatta hücrelerin değişiminin hızını ve formunu da belirlerler. Meridyenler üzerindeki akış, kan akışınız kadar önemlidir; hayatınız ve sağlığınız meridyenlere bağlıdır. Bir meridyenin enerjisi tıkandığında veya düzensizleştiğinde, beslediği sistem de tehlikeye girecektir.
Bedenimizde sağlı sollu on ikişerden yirmi dört meridyen vardır. Meridyenlerin geleneksel işlevleri nakil (akciğer ve kalınbarsak meridyenleri), düzenleyicilik (dolaşım-cinsiyet ve üçlü ısıtıcı meridyenleri), belirleme (karaciğer ve safrakesesi meridyenleri), özümleme (dalak ve mide meridyenleri), farkındalık/bilinç oluşturma (kalp ve incebarsak meridyenleri) ve su metabolizmasıdır (böbrek ve mesane meridyenleri). Ayrıca her meridyen hizmet ettiği ana organla veya sistemle adlandırılır: Dolaşım-cinsiyet, kalp, mide, üçlü ısıtıcı vb gibi.
Bunların dışında, merkez meridyenle (Ren kanalı) yönetici meridyen (Du kanalı) de vardır.Merkez ve yönetici meridyenler aynı zamanda garip akışkanlar olarak da kabul edilir. Diğer on iki meridyen, birbirine bağlanarak bir zincir meydana getirir.Merkez ve yönetici meridyen, çevreye doğrudan açıktır. Etrafımızı saran enerjiler bu meridyenlerden girip çıkabilir. On iki meridyen ile merkez ve yönetici meridyen, meridyen sistemini meydana getiren başlıca unsurlardır.
Yönetici Meridyen
Cinsel organla anüs arasındaki Hui Yin noktasından başlar, düz bir çizgi halinde başın tepesine çıkıp alından ve burun üzerinden geçerek üst dudakta biter. Bütün yang kanallarını yönetir, bu nedenle “yang kanalları denizi” adı verilir. Beyin, omurga, karaciğer, böbrek ve rahimle de ilişkilidir.
Bu meridyende dengesizlik başgösterdiğinde omurga sertleşir, sırt ağrıları, diş hastalıkları, baş ağrısı, ruhsal tutarsızlık, iktidarsızlık, erken boşalma, kısırlık, kalınbarsağın son kısmında sarkma gibi sorunlar ortaya çıkar.
Bu meridyen uyarılarak akıl hastalıkları, nöropati, kalp-damar hastalıkları, idrar yolu hastalıkları, cinsel hastalıklar, bel ve sakral bölgedeki hastalıkların yanı sıra baş, boyun sorunları ve geçtiği bölgelerdeki iç hastalıklarına şifa verilir.
Merkez Meridyeni (İşlevsel Kanal – Du Mai)
Cinsel organla anüs arasındaki Hui Yin noktasından başlar, düz bir çizgi halinde alt dudağın altında biter. Bedendeki bütün yin kanallarını yönetir, bu nedenle “yin kanalları denizi” adı verilir. Kadınlarda hamilelikten ve ceninin beslenmesinden sorumludur.
Bu meridyendeki dengesizlikler fıtık, kadınlar beyaz akıntı, karnın alt bölgesinde yumrular, düzensiz ay halleri, düşük, kısırlık, spermlerde azalma, boğaz ağrısı vb olarak ortaya çıkabilir.
Bu meridyen karın bölgesi, göğüs, boyun, baş, yüz hastalıklarına ve geçtiği bölgelerdeki iç hastalıklarına şifa verirken kullanılır.
Duyguların enerji bedene etkileri
Coşku kalp ile bağlantılı bir duygudur. Coşku duygusunun tam tersi duygular kalp ve akciğer fonksiyonlarını etkileyebilir. Kalp sorunlarının olası zihinsel nedenleri arasında, çoğunlukla sevgi alış verişinin engellenilmesi, kalbin endişe keder gibi duygularla yorulması gibi etkenler yer alır. Coşku duygusu negatif iken, zihinsel dağınıklık oluşur. 
Dehşet duygusu ve beraberinde panik duygusu kalbi etkiler. Hızlı kalp atışı zihinsel telaş ve soğuk ter belirgin özellikleridir. Psikiyatride panik bozukluk ‘panik atak’ olarak tanımlanır. 
Endişe duygusu dalak üzerinde etkisini gösterir. Bu problem üzerine aşırı düşünmek sıkıntı hissetmek dalak enerjisini bloke eder. Depresyon huzursuzluk iştah azalması, yorgun kol ve bacaklar, karın şişliği ve bayanlarda adet dönemi bozuklukları olarak ortaya çıkabilir. 
Üzüntü ve Yas akciğerlerin enerjisini bozar ve solunum sıkıntıları ortaya çıkabilir. Örneğin bronşit, astım gibi sorunlar sevilen birinin kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir. Ve bireyin kendisini bastırılmış boğulmuş hissetmesi, bireysel bağımsızlığını hissedememesi durumlarında ortaya çıkabilir. Göğüsten gelen derin öksürükler mutsuzluğun göstergesi olabilir çünkü ciğerlerdeki enerji sıkışmıştır. 
Korku böbreklerin temsil ettiği bir duygudur ve sırt ağrıları idrar yolları problemlerine yol açabilir ve yalnızlık duygusunu körükler. 
Öfke karaciğerin enerjisini bozar. Baş ağrıları, baş dönmesi, sırt ağrıları şeklinde etkisini gösterebilir.  
Meridyenler ve ilgili organları 
AKCİĞER MERİDYENİ: Havadaki Ch’i enerjisini alıp, vücuda dağıtmasından sorumludur.
Akciğer meridyenindeki dengesizlik; astım, öksürük, göğüste tıkanıklık gibi solunum yolları rahatsızlıkları olarak tezahür eder. 
KALIN BAĞIRSAK MERİDYENİ: Bedene giren besin maddelerinin işlendikten sonra atılmasını arındırılmasını sağlar. Bu meridyendeki tıkanıklık mide ağrısı, kabızlık, ishal, gaz, parmak uçlarında soğukluk olarak tezahür edebilir. Kalın bağırsak meridyenindeki tıkanıklık kişiyi psikolojik olarak rahatsız eder ve sık soluk alıp verme motivasyon kaybı gibi durumlar yaşanabilir. 
İNCE BAĞIRSAK MERİDYENİ: Dışarıdan bedene giren besin maddelerini alır ve bunları kullanılabilir duruma getirir. Kalp meridyeninin enerjiyi karnın alt bölgesine tutmasına yardım eder. Öfke, şok, keder gibi duygular da karnın alt kısmında toplanır. Bu durumda sırtın alt bölgesinde ağrı baş gösterir ve kadınların ayakları üşür. Bu meridyen yumurtalıkların çalışmasıyla ve ay halinin düzenli olmasıyla ilişkilidir. 
MİDE MERİDYENİ: Mide hazımdan sorumludur. Bu meridyendeki tıkanıklık, yorgunluk zayıflık tiroid problemleri, göğüste kist, fıtık, kabızlık, apandisit, pankreas dalak safra kesesi sorunları yumurtalık sorunlarına yol açabilir. Bacak ağrıları varis boyun ve omuzun sertleşmesi, bacakların ağır gelmesi, diz altının üşümesi, çok esnemek ve çabuk yorulma olarak tezahür edebilir. 
DALAK-PANKREAS MERİDYENİ: Dalak kanın oluşumu ve düzgün akışından sorumludur. Kullanılmış kırmızı kan hücrelerini yok edip zararlı bakterileri nötralize eden yapılar oluşturur. Bu organdaki dengesizlik, zayıf adaleler, renksiz ve kuru dudaklar, göğüste kist, kol altı lenflerinde şişmesi, mide ağrısı, rahimde kist, aybaşı sorunları, fıtık, bacak ve diz ağrıları gibi rahatsızlıklara neden olabilir. Dalak meridyeni vücuttaki sıvının dengesinde rol oynadığı için, ödem yani fazla sıvının vücutta birikmesi bu meridyenintıkanıklığından kaynaklanabilir. Psikolojik olarak kişi çok düşünür ve endişeye kapılabilir ve açlık hissedebilir. 
KALP MERİDYENİ: Kalp ve ince bağırsak meridyenleri eş meridyenlerdir. Kalp kanı ve damarları idare eder, kan dolaşımını düzenler. Kalp meridyenindeki dengesizlikler sinirsel gerilim olarak ortaya çıkar. Bu meridyendeki tıkanıklık; kolun iç tarafından ağrı, uyuşma, el küçük parmağında ağrı veya tutukluk, uykusuzluk unutkanlık mantıksız hareketler gibi sorunlara yol açabilir. 
MESANE MERİDYENİ: Mesane meridyeni böbrekleri uyarmada ve düzenlemede sorumludur. Mesane meridyenindeki dengesizlikler baş gösterdiğinde büyük sinirsel gerginlik yaşanır ve kişi aşırı tepkiler verebilir. Sırtın altındaki kaslar genellikle sertleşir. Bu meridyendeki tıkanıklık baş ağrısı, omurilikte tutukluk, ense ve bel ağrıları, varis, bacaklarda kramp ve adalelerde kasılma gibi durumlar yaşanabilir. 
BÖBREK MERİDYENİ: Böbrekler Ch’i enerjisinin depolandığı yerdir. Bu enerji vücuda hayati faaliyet ve canlılığı sunar. Böbreklerin iyi çalışmaması toksinlerin birikmesine kan dolaşımının iyi yapılmamasına sebep olur. Bu meridyendeki tıkanıklık yüksek tansiyon, akciğerlerde tıkanıklık, mesane sorunları, kasıklarda egzama ve mantar, cinsel sorunlar, kısırlık, varis, şiş ayak bilekleri durumlarına yol açabilir. 
KARACİĞER MERİDYENİ: Bu organ Ch’i enerjisini ve kanı her yöne yollar. Bu meridyen sinir sistemini kontrol ettiğinden, enerji meridyenindeki dengesizlik; depresyon kızgınlık gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Hayata gösterilen ilgi ya da ilgisizlik bu meridyenle ilişkilidir. Karaciğer meridyenindeki dengesizlikler sonucunda güç kaybı, aşırı yorgunluk huysuzluk, aşırı duygusallık, baş gösterebilir. Gözler parlaklığını kaybeder. Prostat, testis sorunlarına yol açabilir. 
SAFRA KESESİ MERİDYENİ: Bu meridyendeki tıkanıklık şakaklarda ağrı, boyunda ağrı ve tutukluk, omuz ve kasıklarda ağrılar, diz sorunları, kalçadaki artrit ağrısı gibi sorunlar oluşabilir. 
HORMON MERİDYENİ: Çinlilere göre bütün organlar bu meridyen tarafından korunduğu gibi, vücut sıcaklığı dengesi bu meridyenin görevlerinden biridir. Bu meridyendeki tıkanıklık, gözün arka kısmında ağrı, kulaklarda sorunlar, omuz ağrısı, kollarda tutukluk ve ağrı gibi rahatsızlıklara yol açabilir. 
KAN DOLAŞIMI/ PERİKARD MERİDYENİ: Bu meridyenin görevi, kalbi fazla yorulmaktan korumaktır. Stresin etkileri kalbe gitmeden önce bu zarda kendini belli eder. Bu meridyendeki zayıflık, kol altlarında acı ve şişkinlik, dirseklerde egzama, siğil ve beyaz lekelere neden olabilir.
Bir meridyendeki enerji dengesi bozulduğunda, başka meridyenlerden enerji çekilimi olduğu için, bu diğer meridyenlerin dengesine de etkiler. Kişisel düzeyde fiziksel sağlığımız için, reiki, yoga, meditasyon, dua, zikir çalışmaları yapabiliriz. Kozmik bilim açısından namaz da enerji bedenimiz için gerekli enerji takviyesi yapma amaçlıdır.
Bütün sembollerin derinliği, hafıza ve boyutu vardır. Onlar dümdüz ve basit değillerdir. Herşey gibi onlar da Tanrı'dan bize hediyedir. Sembollerin sistemi oldukça basittir ve iyi çalışır. Bir sembol, sizde çalışmıyorsa, düzeltmeye, değiştirmeye çalışmayın, serbest bırakın gitsin. Ama çoğu herkeste çalışır, faydalıdır. Burada size binlerce yıldır, milyonlarca kişi tarafından kullanılmış bazı genel, hiçbir sisteme ait olmayan sembolleri göstermeye çalışacağım. Çizdiğimiz her sembolle , şifayı çağıracağız. Şifa gerçekleşince hakkında konuşmayın, bırakın öyle devam etsin, dillendirmeyin. Eğer başkasını şifalandırdıysanız, neler hissettin, nasılsın şimdi vs demeyin. Konuşmayı yalnızca şifa verdiğiniz sürede yapın, şifa bittiğinde artık bu konuda daha konuşulmaz. İç sesiniz şifa yapımı sırasında, müzik, tütsü, kristal, şifalı otlardan yardım almanızı söylerse onları da kullanın. Tok karnına şifa çalışmayın, yemeğinizi şifadan sonra alın. Şifacı yalnızca bir aracıdır, bunu unutmayın, şifa Tanrı'dan gelir ve iyi aracı olursanız, etkili şifa alırsınız. Tanrı ile bağlantınızı şifa sırasında çok iyi kurun ve şifa verdiğiniz sürece bu bağlantıyı kopartmayın, işin püf noktası buradadır. Semboller şifa vibrasyonlarını arttırmada ve Ana kaynağa bağlanmada çok iyi aracılardır. Sanki bir elektrik düğmesi gibi etkilidirler. Binlerce yıldır milyonlarca insan tarafından kullanılan yüzlerce değişik sembol vardır. Sembolü çizdiğinizde, o sembolü kullanmış bütün varlıkların enerjisi şifa alana akmaya başlar.

Birinci Sembol: Sol avuç içine çizin, talebinizi Tanrı'ya iletin ve talebinizin gerçekleşmesi için enerjinin akışını yönlendirin. Diğer çizeceğiniz semboller bu ilk sembolün enerji dalgası üzerinde hareket edecektir. Gözleriniz kapalı iken, gözünüzün önünde sembolü 1 dakika canlandırın. İlk zamanlarda, bu 1 dakika içinde sembol şekil değiştirebilir, ama siz bilinçli olarak sembolün şeklini değiştirmeyin. Bilinçsiz olarak değişirse onu eski durumuna getirmeye çalışın. Şekli unuttu iseniz, gözlerinizi açıp sembole bakın tekrar. Gittikçe daha kolay yapmaya başlıyacaksınız. Sol el size sembolü ve şifa enerjisini getirecek.

İkinci Sembol: Sağ avuç içine çizin, bu sembol şifa sırasında kullanılan tüm sembollerin enerjisini içinde barındırır ve saklar. Sağ el kalpten gönderilen, sevgi dolu enerjiyi taşır, ki bu sevgiyi her verdiğiniz nefesle şifa verdiğiniz kişiye veya kendinize de gönderirsiniz. Sembolü 1 dakika gözünüzün önünde canlandırın. Bu sembolü kullandıkça Guaranis Şamanların ruhu size aracı ve yardımcı olur ki, onların kocaman elleri, ışık ve enerjiyi size taşır.

Üçüncü Sembol: Birinci ve ikinci sembolleri sol ve sağ avuç içlerinize çizin. Bu sembolü şifa göndermek için kullanın ve altın rengi ışığı parlayan bir top gibi gözünüzün önünde oluşturun. Sol elinizden dalga dalga gelsin ve sağ elinize aksın bu ışık. Gözünüzde bu görüntüyü tutun, gözler kapalı iken. diğer sembolleri de bu ışık seline katabilirsiniz. İşık selini göz seviyenize çıkartın, tüm bedeninizi bu ışık ile doldurun, yıkayın ve tüm travma, blokaj, hastalıkları bu ışık ile ayaklarınızdan temizlenmek üzere yeryüzüne gönderin, bedeniniz yalnızca bu ışık ile dolsun.
Reiki Sembolleri
Reiki sembolleri Usui Reiki 2 eğitiminde öğretilir. Bu aşamada 3 adet sembolün tarifi, kullanımı, çizimi öğretilir. Reiki 2 eğitimi almış bir kişi öğretilen 3 sembolü ezbere yazabilmelidir. Semboller yardımıyla akıtılan enerji, niyete daha iyi odaklanabilindiği için kuvvetlendirilir, zaman ve mekandan bağımsız olarak çalıştırılabilir. Bunlar Dr. Mikao Usui tarafından yıllarca süren çalışmalar sonucu Sutra’ larda bulunmuş binlerce yıllık kutsal formüller ve bazı Japonca kanji harfleri ile yazılmış kelimelerdir. Şifa sembollerinin çoğu Tibet orijinli olup, manastırlardaki kutsal kitaplardan elde edilmişlerdir. Binlerce yıldan beri bu bilgiler öğretmenden öğrenciye geçmiş ve kaybolmaması için özenle korunmuştur.
Takata Sensei sembolleri öğrencilerin kağıda çizip saklamalarına izin vermez, derste öğrenmelerini ve bir yere yazmamalarını isterdi. Ancak son zamanlarda birçok reiki hocası bunu değiştirmiştir, sembolleri kağıt üzerinde yazılı olarak öğrencilerine vermeye başlamışlardır. Takata Sensei sembolleri saklama nedeni olarak yanlış insanlar tarafından başka amaçlar için kullanılmalarını önlemek olduğunu söylerdi, ancak reiki yanlızca iyilik için kullanalabileceğinden bu şüphe yersizdir. Ayrıca eğitimleri yanlızca sözlü olarak yapmak, bilgilerin bir süre sonra unutulup gitmesine neden olabilir. Yazılı bir kaynak her zaman göz önünde olduğundan kolay kolay unutulmaz. Reiki 1 eğitimi sonrası, görerek ve bilinçli kullanmadığınız halde, semboller hocanız tarafından auranıza yerleştirildikleri için, şifa çalışmalarınızda size yardımcı olurlar. Reiki 2 eğitimi sonrası ise, artık onlar uyumlama ve görsel öğrenme yoluyla da sizin bilinçli kullanımınıza açık, kendi sembolleriniz olmuştur.
Semboller reiki enerjisini taşıyan anahtarlardır. Reiki 2 ye uyumlanmamış kişilerin bu sembolleri bir yerlerde görseler dahi kullanmamaları, hatta denemeye bile kalkmamaları gerekir. Reiki 2 eğitimi bu sembolleri kullanabilmek için bir izindir aynı zamanda.
Sembollerin çizimleri arasında bazı farklılıklar olabilir. Herkesin el yazısının farklı olduğu halde okunabilmesi gibi, semboller farklı çizilse de anlamı ve içeriği değişmez. Her öğrenci için doğru sembol, hocası tarafından uyumlaması yapılan ve çizimi öğretilen semboldür. Sembollerin çizimi, zihinde bütün olarak canlandırma, zihin yoluyla çizme, avuç içi, ya da 5 parmak ucuyla havada yazarak yapılabilir. Avuçlarımızın içine sembolü çizeriz, ismini 3 kere söyleriz ve ellerimizin içine bu sırada hafifçe 3 kere vururuz. Tedavi sırasında harekete geçmeleri ve bize şifa verirken yardımcı olmaları için niyet ederiz. Şifaya başlamadan önce 1 kere avuç içlerine sembolleri çizip, mantralarını söyleyip şifanın sonuna kadar bu şekilde devam etmemiz de mümkündür. İstersek her el pozisyonu değiştirmemiz sırasında yeniden sembolleri çizip harekete geçirebiliriz. Sembolleri tedavi ettiğiniz kişinin çakralarına da çizebiliriz. Sembolleri tedavi ettiğimiz kişinin taç çakrasına çizip, şifa seansı sırasında oradan kalbine akmasını ve ihtiyaç gerektiren yerlerine giderek tedavi etmesini de niyet edebiliriz.
Temel olarak, tedavi sırasında ihtiyaç duyduğumuz yerde ve zamanda sembolleri çizerek harekete geçirebiliriz. Elimize çizmek istemiyorsak aklımızda canlandırırız ve bu sırada 3 kere sembolün adını tekrarlarız veya elimizin baş parmağı ile işaret parmağı arasında sembolü gözümüzde canlandırırız, bu sırada ismini 3 kere söyleriz. Her sembol çizildikten sonra üç kez mantrası (ismi) söylenerek etkisi açığa çıkarılır. Bunlar sembolleri harekete geçirmek için birkaç yol, mühim olan niyetinizi harekete geçirmektir yani niyet şifacılıkta en önemli şeydir. Eğer siz sembolleri başka şekilde kullanmak isterseniz, rehberleriniz başka yol gösterirse o da olur ama niyetinizi ve isteğinizi mutlaka çok kuvvetli olarak Tanrı’ya bildirin.
İlk Sembol: Cho Ku Re
İlk sembol, “güç” olarak adlandırılan “Cho Ku Rei”dir. Anlamı evrenin, büyük yaratıcının veya Tanrı’nın tüm gücünü buraya koy, yeryüzünde şifa istenen bu noktaya indir, odakla demektir. Başlangıç sembolü olduğu ve diğer sembolleri harekete geçirdiği için çalışmayı başlatan düğme gibidir. Reiki’nin gücünü arttırmak ve şifa enerjisini özel bir bölgeye odaklamak için kullanılır. Negatif enerjiden arınmamızı ve pozitif enerji alanı oluşturur. Spiral kısım çizerken dik çizgi ile kesiştiği her noktada Cho Ku Rei denilmelidir. Sembolü 1 kere çizdiğimiz zaman, toplam 3 kere de Cho Ku Rei dememiz lazımdır. Sesli veya sessiz söylenebilir. Spiralin saatin dönüş yönünde veya saatin dönüş yönüne ters şekilde çizimleri vardır. Bazı Reiki Masterleri, kuzey Kutbunda ve Güney Kutbunda suyun ters yönde akması nedeniyle, sembolün her iki kutupta değişik yönde çizilmesini isterler. Bazı Masterler da, bir yerden vidayı çıkartmak istersek, saatin ters yönünde çevirmemiz gereklidir, hastalıkları da vücuttan çıkarıp atmak istiyorsak spirali saatin dönüşüne ters olarak çizmemiz gerekir derler.
Bizim güç sembolünü çizerken spirali saatin ters yönüne doğru çizme nedenimiz, hastalıkları vücuttan sokup çıkartmaktır ve atmak içindir. Bir evi, odayı pozitif enerji ile doldurmak, ışıkla bezeyip, kutsal mekan haline getirmek istersek, 4 duvara, tavan ve tabana bu sembolü çizebilir, mekanı negatif enerjilerden temizleyebiliriz veya bir işe başlarken bu sembolü elimizle havaya çizer başlarsak, ortamı pozitif enerji ile yüklemiş oluruz. Bu işlemi işyerimizde veya okulda da uygulayabiliriz. Kendimizi, sevdiklerimizi, evimizi, arabamızı, değerli eşyalarımızı korumak için de bu sembolü kullanabiliriz. Arabaya bindiğimizde direksiyona çizer ve yola çıkarsak, kazalardan korunmamızı sağlayabiliriz. Bu sembol her işin başlangıcında kullanıldığında temizleyen ve güç veren anahtar ödevi görür. Güç sembolü şifa seansi sırasında başta enerjiyi kuvvetlendirip, daha iyi odaklamak, bitimde ise iyileştirici şifa enerjilerini sıvamak, dışarı sızmasını önlemek için kullanılır.
İkinci Sembol: Sei He Ki

İkinci sembol, Sei He Ki olarak adlandırılan “mental” semboldür. Tanrı ve insanlık bir oldu anlamına gelmektedir. Bu sembol, ruhsal, duygusal ve zihinsel şifa verir. Beynin içindeki enerjiyi dengeler, barış ve uyum getirir… Duygusal bütün problemlerde, utangaçlık, öğrenilen şeylerin kolay akılda tutulamaması ve ruhsal sorunlarla ilgili istenmeyen alışkanlıkların giderilmesi gibi mental problemler için kullanılır. Bu sembol eskilerden gelen negatif şartlanmaların ruhsal tedavisinde de etkili olarak kullanılabilir. Sinir, korku, depresyon, kızgınlık, öfke, kıskançlık, kendini kötü hissetme, tırnak yeme, istenmeyen tikler, sigara tiryakiliği, alkolizm, aşırı yeme veya yememe gibi zihinsel ve duygusal problemlerin giderilmesinde etkilidir. Karşınızdaki insandan negatif enerji aldığınızı hissediyorsanız, o kişi ile aranıza Sei He Ki çizerseniz, artık o kişinin enerjisi sizi etkileyemez, kendinizi korunma altına almış olursunuz.
Sei Hei Ki ile kristallerinizi temizleyebilir, kendinizi ilaçların yan etkilerinden koruyabilirsiniz. Bunun için Reiki 2 ye inisie olmuş olmanız ve sembolü kullanmaya yetkinizin olması yeterlidir. Elinizle sembolü kristal, ilac, yiyeceğiniz veya içeceğiniz şeyin üzerine çizer, sizin için en yüksek şifayı sağlamasını diler, en yüksek hayrınıza enerji gönderirseniz, 2. sembolü en faydalı biçimde kullanma şansına erişirsiniz. Kaybettiğiniz herhangi bir şeyi bulmanızda da 2. sembol çok yardımcıdır.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi 1. sembol daha çok fiziksel bedende, 2. sembol daha çok ruhsal bedende çalışır, şifa verilmesine yardım eder, niyetimize daha iyi odaklanmamızı sağlar.
Üçüncü Sembol: Hon Sha Ze Sho Nen

Üçüncü sembol, Reiki’nin uzaktan şifacılıkta kullanılan, Reiki’yi zamandan ve mekandan bağımsız çalıştıran, Hon Sha Ze Sho Nen olup, bu sembol uzaktaki bir kişiye, geçmiş veya gelecek zamana şifa enerjisi göndermemizi sağlar. “Ne geçmiş, ne bugün, ne de gelecek” anlamını taşır, diğer bir manası da “Benim ve senin içindeki yüksek benlik, uyum ve barışı yükseltmek için bir olsun”dur. Reiki enerjisini odanın öbür ucuna gönderebileceğimiz gibi dünyanın öbür ucuna, geçmiş veya gelecek zamana da gönderebiliriz. Bu sembol dokunarak tedavi edemediğimiz fiziksel ve zamansal olarak erişemediğimiz durumlarda kullanılır. Uzaktan veya başka zaman dilimine yapılması gereken şifa uygulamaları bu sembolün kullanımı ile gerçekleştirilir.
Kolayca etrafımızda bulabileceğiniz bir bebek, ayı, yastık veya kişinin fotoğrafı ile veya akılda kişiyi canlandırarak ve 3. sembolü tekrar ederek uzaktaki bir kişiye reiki gönderebiliriz. Bir şehrin, ülkenin, dünyanın bir yerine, hatta evrene bu sembol yardımıyla Reiki gönderebiliriz. Belli bir zaman sonra olacak bir olay için reiki gönderip, bizi gelecekte o olayın oluşu sırasında reikinin desteklemesini isteyebiliriz. Örneğin ileride gerçekleşecek önemli bir olaya, sınav, toplantı, ameliyat, doğum gibi olaylara, Reiki gönderip, olayın oluştuğu zaman diliminde Reiki enerjisinin bizi sarıp sarmalamasını sağlayabiliriz. Reiki enerjisini haftalar, günler öncesinden o önemli olay için bir pil gibi depolayabiliriz.
Keza başımızdan geçmiş kötü bir olayın etkilerini azaltmak için geçmiş zamana da reiki gönderebiliriz. Bu olay birkaç gün önce olmuş bizi gerçekten üzen ve yaralayan bir olay olabileceği gibi, yıllar önce olmuş, unutamadığımız ve hatırladığımızda kalbimizi acıtan bir olay da olabilir. Olmuş bir olayı yok etmemiz düşünülemez ama Reiki ile o olayın bizde bıraktığı derin izler silinebilir ve bizi daha fazla üzmemesi sağlanabilir. Bu şekilde o olaya Reiki göndermemiz de 3. sembolle gerçekleşir. Uzaktan şifa gönderirken sevgi göndermek, sağlıklı ve iyi durumda olduğunu düşünmek, ışık göndermek, dua etmek gibi yöntemler kullanılabilir. Enerji gönderirken kişinin kendinden veya yüksek benliğinden izin almak gereklidir.

13 Kasım 2013 Çarşamba


                                                                     RUHSAL ŞİFACI OLMAK

Ruhsal Şifacı Olmak Hayatımızda,mucize yoksa birşeyler yanlış gitmiştir. Ben hazırım zihnimin ve bedenimin şifası için hazırım. Beyin olumlu düşünmediği sürece hastalıktan kurtulamayız. Rutubetli duvara boya yapılamaz.içimizde ki problemler dışta kendini belli eder. Hastalığımızın sebebi enerji “PRANA” sistemimizin bozukluğudur. İlaçlar ve bioenerji geçici tedavi eder. TERKETMEK: Af ederek kucaklaşarak alışkanlıklarımızın farkına varır onların bize ait olmadığının sadece refleks olduğunu algılar ve terk ederız. Gönülden ve ne istediğini bilmek. Takip gücü:İRADE geliştirme konsantrasyonu arttırmak Yoga ve meditasyon ile mümkündür. M.S. 11 inci yüzyıl kadar eskilerde melankolik kadınların mutlu kadınlara göre kansere yakalanma oranlarının daha fazla olduğunu gözlemlenmiş. Acaba kanser araştırmalarında harcanan paralar boşa sarfediliyor olmasın? RUHSAL dediğimiz olaylar %50 lik bir gözden kaçan gerçeği ortaya koyar. PSİKOESTETİK: Şeklin ötesindeki şeklin gizlediği güzellik Psikoestetik değişim insanın kendinde başlar. Kendini sevmeyen başkasını da sevemez. İnsan yüce bir enstrumandır. Amacı: Birlik, farkındalığına ulaşmak, ilahi yasayı öğrenmek, gerçeğin ne olduğunu bilmektir. İnsan öz varlığını tanımadan yaratılıştaki sırlara yolculuk etmeden acı, ve ıstıraplardan kurtulamaz. Kendini bilen evreni bilir. Evreni bilen Tanrı’ yı bilir. Tüm öğrenimler, eğitimler gerçek varlığımıza ulaşmak içindir. Akupressür, Refleksoloji, Reiki, Şhiatsu şifayla yapılan bir tekniktir diğerleri gibi…Bazı şifacılar uyurken zihinlerinin vücutlarını terk ettiğini diğer insanları uzaktan iyileştirebildiklerinin hastalarının uyarılarıyla farkına varmışlardır. Diğer şifacılarda bazı çevrelerin zararlı frekanslarla hastalığa yol açıcı olduğunu ya da hastalığın fiziksel kimyasal veya gürültüden kaynaklanabileceğini söylüyorlar. Hıristiyan bilimciler şifacılık alanında bütün iyileştirmelerde Tanrı’ya yakınlaşmanın önemine işaret ederler. Şifa bulma onların iddiasına göre Tanrı’nın insanlara olan merhametinin bir delilidir. İman önemli bir değerdir. Bilimsel araştırmalara göre Tanrı-Merkezli zihnin maddeye üstünlügüne dayanan şifa metodunun gerçekten işliyor görünmesidir. Amerikan hayat sigortası şirketleri de böylesi az sağlık riski olan bu kişilere daha düşük sigorta primi uygulamaktadırlar. O halde ister kendiniz için yaptığını bir şey olsun ister size yapılan olsun şifa verme yaygın olarak uygulanmakta ve oldukça başarılı olmaktadır. Fakat hiçbir şifa verme biçiminde hiçbir zaman şifa dağıtanın aslında kendisi olduğunu iddia etmemelidir. Şifacı ilahi sistemin Karma’nın efendileri dediğimiz şifacı yüce varlıkların kanalı ile aracı olan bir hizmet görevlisidir.Tanrı’nın Evrensel hayat gücünün etki ettiği bir vasıtadır. Manevi şifacılık çok kişisel çok doğal bir şeydir. Herkes yapabilir hepimizde bu potansiyel mevcuttur. Her şifacının kendine özgü bir uygulama şekli vardır ve hepsi içgüdüsel olarak davranırlar. Bazı şifacılar hastaların başına diğerleride rahatsızlık olan bölgeye dokunmaktadır. Bazıları parmaklarını kullanırken diğerleri el ayalarını, bir bölümü ise dokunmaya bile ihtiyaç duymadan şifa verir. Temas etmeden şifa verme (absent healıng) kanıtlanmıs bir fenomendir ve düşünce aktarımı yoluyla etki etmektedir. Şifacı tamamen kendini gevşetip olabildiğince pasif kalmaya çalışır ki iyileştirici güçler üzerinden harekete geçebilsinler. Genellikle hastanın vücudunun yardıma ihtiyaç duyan bölgesini düşünür aldığı enerjileri o bölgeye sevk eder. Şifacının elleri sıcağı soğuğu veya batma karıncalaşma gibi belirtileri hisseder. İşte bu yüzden hasta genellikle şifacıdan aktarılan enerjileri hissetmekte ve bu esnada çekilen kirlian fotoğraf tekniği ile çekilen resim hastaya akan enerjiyi göstermektedir. Herhangi bir durumda elle şifa vermenin ne kadar hızlı cevap vereceği bilinmez, bu kişiye göre değişir. Çok ciddi durumlar günlük tedavilere ihtiyaç doğurabilir ama genellikle şifanın bir hafta arayla yapılması yeterli olmaktadır. Metot şifacının gücüne bir de hastanın talimatlara uymasına bağlıdır. İyileşme sürecinde kişi çok sakin olmalı bu süreçte hiç bir şeyin araya girmemesini sağlamalıdır. Bazen dua meditasyon nefes alma egzersizleri ya da iyileştirici güçlerden şifa almak için bir takım ritullere, ayinlere uymak gerekir.Şifa bulma pratisyen için çok yorucu olabilir ve bazen iyileştirme sırasında kendisi de ağrı duyabilir. Hasta çok rahatlayabilir hatta uykusu bile gelebilir uyur, o sırada pozitif telkin verilmeli. Az sayıda hasta duygusal olarak rahatsızlık duymakta ya da iyileştirmeden dolayı duygusal boşalım yaşamaktadır. Kirlian fotoğrafçılığı iyileştirme esnasında şifacının ellerinde gerçekten bir şeylerin olduğunu kanıtlayarak yeni ufuklar açmıştır. Şifacının pozitif olarak şifayı düşünmesi esnasında ellerinden alınan kirlian fotoğrafları, vücut güçlerinin karakterinin değişerek çok daha aktif hale geldiğini göstermektedir. Başta, ellerde olmak üzere bedene akan enerji apaçık kendini olağan üstünlükle belli etmektedir. Bütün dünyada insanlar şifa verici güçlerin etkili olduğunu bilmesine rağmen hala ortodoks bilim ve tıp dünyasında pek ilgi görmemektedir. ABD’de tıp mesleğindekilere ve kilise rahiplerine iyilestirme izni verilmiştir ama bunlar dışındaki şifacılara hastaya dokunma izni dahi verilmemektedir. Avrupa kıtasında özellikle Almanya’da konuya büyük bır alaka vardır. Ama bazı ülkelerde yazılı olarak belirtilmeden müsade edilmişse de genelde Kıta Avrupasında yasadışı kabul edilmektedir. İngiltere de şifacılık konusunda resmi düzenlemeye sahiptir ve günümüzde 6000 ‘e yakın şifacının uygulamada bulunduğu tahmin edilmektedir. Bir bu kadar hatta bundan da fazla şifacı ABD’de mevcuttur, fakat bunların çoğu İngiltere de olduğu şekilde nitelendirilmemektedir. Zihin davranış kontrolu gibi diğer tedavi uygular gözükerek çalışmaktadırlar. Aromaterapi, Akupressür, Şhiatsu, Reiki gibi tedaviler. Taş terapi, Renk terapi gibi tekniklerin uygulanması ile şifa çalışmaları yapılmaktadır. Amerika’da Manevi Şifacılar Federasyonu mevcuttur. 
                       Her Şifa Tekniği Reiki midir ? 
Günümüzde 30 farklı Reiki çeşidi mevcut. Bunlar branşlara ayrılıyor ve sürekli olarak aktarımı sağlanıyor.Dr. Usui’ye bu şifa tekniği bahşedildiği zaman, Reiki sözcüğü Japonya’da zaten kullanılıyordu. Dr. Usui ayrıştırmayı sağlamak için kendi tekniğine “Reiki” değil, “Usui Reiki Ryoho” adını verdi. Bu tekniğe benzeyen, ama farklı titreşim ve etkilere sahip olan başka şifa yöntemleriyle birlikte tümünün Reiki olarak kabul edilebileceği artık anlaşılmıştır. O halde Reiki tekniği nedir, ne değildir? Bunun için 4 nitelik belirtilmiştir; 1.Reiki aktarabilme yeteneği: Uyumlanabilmeden kaynaklanır. Egzersiz yapmak veya zaman içerisinde bu yeteneği geliştirmek şeklinde işlememektedir. 2.Tüm Reiki teknikleri bir silsilenin parçasıdır. Öğreticiden öğrenciye uyumlama (inisiyasyon) yoluyla geçer ve ilk kanal olandan başlar. 3.Kişinin düşünce yoluyla enerjiye yol göstermesi gerekmez. Enerji Tanrı katından kaynaklanır. Ne tür bir titreşim veya titreşim bağlantısı gerektiğini “O” gösterir. Şuurlu bir enerjidir. 4.Olumsuz hiçbir yönü yoktur. Asla zarar vermez. Bir şifa tekniği bu dört özelliğe sahipse, Reiki olarak adlandırılabilir.

12 Kasım 2013 Salı



Zazen
Budizm, yaklaşık 2.500 yıl önce Hindistan'ın kuzeyinde, Shakyamuni Buddha'nın aydınlanmasıyla başladı. O zamandan beri Budizm Asya ülkelerinde dolaşmaktadır. Ülkeden ülkeye yayıldıkça, içinden geçtiği her kültürün gelenek ve ritüelleri ile birleşti ve Budist metinler de yerel dillere çevrildi. Zamanla bir çeşitlilik oluştu ve farklı öğretileri olan farklı okullar ortaya çıktı.
İşte bu nedenle, Tibetli bir Budist rahibin veya Dalai Lama'nın cüppesi, Vietnam, Kore, Sri Lanka veya Japonya'daki bir Budist rahibin cüppesinden farklılık gösterir. Budizm'in Zen ekolü, Shakyamuni Buddha'dan yaklaşık 1.000 yıl sonra Çin'de gelişti.

Zen oluşurken Konfiçyüsçülük ve Taoizm'den etkilendi. Bugün sadelik ve doğaya şükran ile tanımlandığı kadar, doğadaki her unsurun tek olduğunu vurgulamasıyla da tanımlanmaktadır. Meditasyon, Budizm'in birbirinden farklı pek çok uygulamasından biridir ve Zen meditasyonu da bir çeşit Budist meditasyonudur. Zen meditasyonundaki temel uygulamaya, Japonca'da kelime anlamı "bağdaş kurarak konsantrasyon" olan Zazen adı verilir. Zazen uygulamasının temeli, dikkatinizi duruşunuza, nefes alış verişinize ve zihninizin durumuna vererek şimdiki zamana -tam olarak şu ana- dikkatini toplama, konsantre olma ve anın farkına varmadır. Vietnamlı bir Zen eğitmeni olan Thich Nhat Hanh, "Yaptığımız uygulamayla yaşamımızın her anı gerçek yaşam oluyor" der. Aslında, zen uygulamasının, tamamen kendi özümüzle bir olmaktan başka amacı yoktur. Zazen uygularken başka şeylerin de gerçekleştiğini farkedebilirsiniz; daha huzurlu veya rahatlamış hissettiğinizi, tansiyonunuzun azaldığını veya konsantrasyonunuzun yükseldiğini hissetmek gibi... Gerçek uygulamasıyla Zen, direkt olarak gerçeklikle buluşmaktır

Yoga

Ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben -
daha az çiğnenmiş olanı seçtim,
Ve bütün farkı yaratan buydu işte...

* Robert Frost’un The Road Not Taken şiirinden

Seçeceğiniz yolda hislerinize güvenmek, harekete geçmek ve hayatınızı sonsuza dek değiştirmek, işte yoga tam olarak bununla ilgilidir. Yoga size yapılan bir şey değildir; sizin yaptığınız bir şeydir. Değişime adanmışlık ve sorumluluk duymaktır. Ve kolay değildir. Geçmişi 5000 yıl öncesine dayanan yoga, en eski egzersiz yöntemlerinden birisidir – ve en karmaşık olanlarından.

Yoganın güzelliği, bu bilgi denizinde ne kadar isterseniz o kadar derine dalabilmenizdir ve size sunduğu faydalar hâlâ bitmemiş olacaktır. Ne kadar derine inerseniz, değişim de o kadar büyük olur.

Yeni başlayan bir yoga öğrencisine yollar, stiller, dallar, gelenekler, ekoller gibi yoga hakkında bazı kelimeler duymak ve okumak kafa karıştırıcı gelebilir. Şu şekilde bakmayı deneyin: yoga yolları yoganın ana caddeleridir ve diğer tüm terimler sadece ana caddeden ayrılan yan yollar gibidir ama yine de size hedefinize ulaşmanız için yardımcı olurlar.

Yoganın dört yolu vardır:

Raja – fiziksel ve ruhsal kontrol yolu
Karma – hareket etme yolu
Bhakti – bağlanma yolu
Jnana – bilgi ve bilgelik yolu
Raja Yoga (kendini kontrol)

Raja yoganın tamamı ve asıl yolu gibi düşünülür. Çünkü aydınlanmaya ulaşmak için hem zihin hem de vücut kontrolü üzerine odaklanır.

Zihinsel kontrol üzerine: Raja öğretisinin merkezi meditasyondur. Patanjali’nin Sekiz Dal öğretisinde olduğu gibi kesin bir zihinsel kontrol hedeflenir ve bu hedefe meditasyon, konsantrasyon ve nefes alıp verme yoluyla ulaşılır. Zihniniz huzursuz değilse, kendinizi anlamaya daha yakın olursunuz.

Fiziksel kontrol üzerine: Hatha yoga, raja yoga meditasyon biliminin fiziksel dalıdır. Meditasyon zihni kontrol etmeyi öğretirken, hatha vücudu kontrol etmeyi öğretir. Hatha, vücudu ve yaşam gücü pranayı kontrol etmek için asanas (duruşlar), pranayama (nefes kontrolü) ve gevşeme yöntemlerini kullanır. Hatha yoganın içinde, ananda, ashtanga, bikram, integral, iyengar, kripalu, kundalini, sivananda, viniyoga gibi birçok fiziksel yoga stili veya tipi vardır.


Sadece basit bir egzersiz için yoga yapmak isteyen birçok batılı, hatha yoganın birkaç çeşidini uygulayarak son derece memnun kalmıştır. Esnek ve düzgün bir vücudun faydalarını anlamışlar ve bundan hoşnut olmuşlardır. Ama gerçekten raja yolunu izlemek için, kapsamlı bir çabanız olmalıdır. Fiziksel yoga çalışmasını kullanarak güçlendirdiğiniz vücudunuzu, vücut, zihin ve ruhun gerçek birliği olan meditasyon oturuşu için hazır hale getirebilirsiniz.

Karma yoga (hareket)

Karma yoga bir bireyin hareketlerinin neden ve sonuçlarına odaklanır. Ruhani ve kendini düşünmeden hareket etme tarzında bir hayatın nasıl yaşanabileceğini öğretir. Belki dilenciye para atıp da “kazandığım bütün karmamı kullanabilir miyim?” diye sırıtan birisini tahmin edebilirsiniz. Karma yolunun gerçek takipçisi, kazanç düşüncesi olmadan hareket eder. Karma, doğru hareket ve kendini düşünmeden yardım yoluyla, Tanrı’yla bütünleşmeyi sağlar. Karma yoga, içinizde hissettiğiniz ve kendi yaşam tarzınız yaptığınız yoga türüdür.

Bhakti yoga (kendini adamak)

Kalbini kutsal olana açmak, kişisel adanmanın mistik bir yolu olan bhaktinin amacıdır. Genellikle Hindistan’da izlenen bir yoldur, kendini dua, yalvarma ve ayinle Tanrı’ya teslim etmeyi gerektirir. Bhakti, “Kutsal olana hizmet etmek” demektir. Sizin için hangi kutsal varlık anlamlıysa onun için dua ve şarkı okumak, bhakti yoganın önemli bir bölümünü oluşturacaktır.

Jnana yoga (bilgelik)

Jnana (bazen gyana diye yazılır) en zor yol olarak düşünülür, çünkü anlama ve sezgi yeteneğinde radikal bir değişiklik gerektirir. Amaç, hepimizin içinde olan bilgiyi sorarak, meditasyon yoluyla ve düşünerek araştırmaktır. Jnana yogaya başlamadan önce öğrencinin diğer yoga yollarının derslerini almış olması gerekir – çıkarını düşünmeden davranma ve Tanrı sevgisi olmadan, bedenen ve zihnen güçlenmeden kendini anlamaya çalışmak sadece felsefi bir çalışma olur. Jnana öğrencisi zihnini kendi doğasını araştırmak ve Tanrı yoluyla bilgiye ulaşmak için kullanır.

Bütün bu yollar sizin için olmayabilir. Kendi içinizdeki yolculukta bu yollardan hangisi ya da hangilerinin sizin gelişmenize yardımcı olacağını seçmelisiniz. Sadece esnekliğinizi mi artırmak istiyorsunuz? İnsanlara daha fazla yardım eden biri mi olmak istiyorsunuz? Tanrı’ya ulaşmaya mı çalışıyorsunuz? Bilgi ve bilgelik mi arıyorsunuz? Yolu siz seçeceksiniz. Ve bütün farkı bu belirleyecek.

Bir Yoga Tarzı Seçmek

Nerdeyse bütün yoga stillerinin kökeni yoganın vücudun kontrolünü geliştirmeye odaklanmış fiziksel disiplini olan hatha yogasıdır. Sanskrit’te, ha güneşi ve tha ayı temsil eder. Hatha hayattaki ikilileri temsil eder: yin ve yang, erkeklik ve dişilik, karanlık ve aydınlık. Bu zıt kuvvetleri dengelemeyi sağlar. Fiziksel yönden iyi olma yogasıdır.

Bütün yoga tarzları vücut, zihin ve ruhu dengelemeye çalışırken bunu değişik yollardan yaparlar. Duruşların nasıl yapıldığı ve dikkatin nerede odaklanması gerektiği (pozisyonu oluşturma ve devam ettirme, dengeyi sağlama, nefes alıp verme, hareketlerin sırası) konularında farklılık gösterirler. Bazıları duruşlar için destekler kullanırken; bazıları odadaki sıcaklığı artırıp terleme yolunu kullanır. Herhangi bir tarz diğerinden iyi denilemez; bu sadece kişisel bir tercih meselesidir. İletişim kurabileceğiniz bir öğretmen bulup kişisel gelişiminizi sağlayan bir tarz öğrenebilirsiniz.

Yaygın yoga tipleri hakkında kısa açıklamalar:

Ananda: Meditasyona ağırlık

Bu yoga tarzı nefes alış-verişini ayarlama, kararlar verme ve yoga duruşlarını öğrenme konularını birleştirerek, enerji kontrolü yoluyla tensel farkındalıktan içsel farkındalığa erişmeyi hedefler. Asana duruşları sırasında kararlar almak ananda yoganın ayırıcı bir özelliğidir. Bu yoga stili bir Amerikalı olan Donald J. Walters tarafından geliştirilmiştir. (Swami Kriyananda olarak da bilinir.) Hayatının 45 yılını Paramhansa Yogananda’nın öğretilerini araştırmaya adamıştır.

Anusara: Kalp uyumu

John Friend’in 1997’de oluşturduğu anusara yoga, kalbin yüceltilmesini, evrensel uyum prensiplerini ve asana performansındaki dengelenmiş enerjik hareketleri birleştirir. Anusara, “kalbinizi izlemek” anlamına gelir. Bu yoga öğretisinde, bütün öğrencilerin yeteneklerine ve sınırlarına büyük saygı gösterilir ve onurlandırılır.

Ashtanga: Yoganın Gücü

Ciddi egzersiz isteyenler için, ashtanga yoga, güneş selamlamalarıyla başlayan ardışık pozlardan oluşan hızlı bir seri duruş önerir. Öğrenciler bir duruştan diğerine sürekli bir akışı takip ederek geçerler ve hareketleri nefes alıp verme ile bağlantılıdır. Fiziksel beceri gerektiren bu yoga, kuvvet, esneklik ve dayanıklılık oluşturmak için K. Pattabhi Jois tarafından geliştirilmiştir. Güç yogası, Beryl Bender Birch tarafından ashtanga temel alınarak popülerleştirilmiştir.

Bikram: Isıyı artırmak

Yıldızların yoga hocası olarak da bilinen Bikram Choudhury bu sıcak yoga çalışmasını geliştirmiştir. Bu yogada terlemeye hazır olun. Bikram sınıfı oda sıcaklığını her yerde 10 derece artırır. Bu sıcak ve buharlı ortamda, öğrenciler her zaman aynı sırayla, vücudu içten dışa temizlemek üzere tasarlanmış 26 duruş gerçekleştirirler. Gerçekten gayret gerektiren bir çalışmadır.

Integral: Gevşemenin iyileştirici gücü

Bu yoga öğretisi iki isimle birlikte anılır: öğretiyi oluşturan Swami Satchidananda, Woodstock’ta insanlara huzur için “om” demeyi öğreten insan, ve öğrencisi Dr. Dean Ornish, integral yogayı kalp hastalarını iyileştirmenin bir parçası olarak kullanan doktor. Integral yogada, pranayama (nefes kontrolü) ve meditasyon da en az duruşlar kadar önemlidir.

Iyengar: Simetri ve düzgünlük

B.K.S. Iyengar’ın geliştirdiği bu yoga öğretisi vücudu ve nasıl çalıştığını anlamaya önem verir. Öğrenciler, kayış, battaniye, tahta takoz, sandalye gibi destekler yardımıyla duruşlarını oluştururken, simetri ve uyum üzerine yoğunlaşırlar. Duruşlar diğer yoga stillerine göre daha uzun sürecek şekilde uygulanır. Bu disiplinin öğretenmenleri yoğun, uzun ve zahmetli bir eğitim programından geçmek zorundadır.

Kripalu: Bilinç yogası

Kripalu, düzgün nefesi, uyumu, nefes ve hareketin eşgüdümünü ve “vücudun bilgeliğine saygı duymayı” vurgular. Yogi Amrit Desai tarafından geliştirilen kripalu öğrenciyi üç aşamadan geçirir. Durgun duruş çalışmaları (birinci aşama), duruşları daha uzun süre devam ettirerek yoğunlaşma ve içsel farkındalık sağlama (ikinci aşama), ve en sonunda vücudun kendi bilgeliğine teslim olma (üçüncü aşama). Kripalu, hareketli-meditasyon yapma deneyimi için yol gösterir - duruşlar artık bilinçsizce ve kendiliğinden uygulanabilir hale gelir.

Kundalini: Enerjiyi uyandırmak

Hindistan’da eskiden korunan bir sır olan kundalini yoga, Sikh Yogi Bhajan gelenekleri yıkıp bu öğretiyi yaymaya başlayınca 1969 yılında batıya da geldi. Bu teknik, omurganın dibinde çoğunlukla sarmal halde bir yılan olarak betimlenen kundalini enerjisini uyandırmak üzere tasarlanmıştır. Kundalini, şarkı, nefes teknikleri ve yoga egzersizlerini birleştirir. Duruşlardan ziyade, şarkı söylemeye ve nefese önem verilir. Kundalini, bu güçlü yogayı uygulayan ve anlayan bir öğretmen tarafından öğretilmelidir.

Sivananda: Sağlıklı bir yaşayışa teşvik

Sivananda yoga kolay bir çalışma sunar, öğrenciler 12 güneş selamlama pozisyonundan geçer ve bu pozisyonlar ses çıkarma, meditasyon ve derin rahatlama içeren bölümlerden oluşur. Öğretmenler öğrencilerini, vejetaryen beslenme ve meditasyonla pozitif düşünme içeren sağlıklı bir yaşam tarzı için teşvik ederler. Bu yoga tarzı 1960’da yoga edebiyatının en önemli eserlerinden “The Complete Illustrated Book of Yoga” yazarı Swami Vishnu-devananda tarafından oluşturulmuştur.

Tantra: Tensel maneviyat

Belki de en yanlış anlaşılan yoga tarzı olan tantra, seks düşkünlüğüyle alakalı değildir. Aslında, duyuların keşfedilmesi ve harekete geçirilmesini hedefler. Bu yoga tarzı yüksek kundalini enerjisi gerektirir ve bir öğretmen tarafından rehberlik edilmeye ihtiyaç duyar. Tantra, uygulayacılarına bu enerjiyi cinsel tatmin, zevk almak, günlük yaşama bağlılık ve maneviyata yardımcı olma konusunda nasıl kullanacaklarını öğretir. Tantra yoga hayal etme, şarkı söyleme, duruşlar ve sıkı nefes alıp verme çalışmaları içerir.

Viniyoga: Yumuşak akış

Yoganın bu kolay uygulama şekli, asıl olarak nefesi hareket halindeyken kontrol etmeyi hedefler. Viniyoga’nın akıcı hareketleri yani vinyasa, ashtanganın dinamik duruş serilerini hatırlatır, ama daha düşük bir hız ve gerilim seviyesinde uygulanır. Duruşlar ve geçişler öğrencilerin yeteneklerine uygun olarak seçilir. Yoga öğrencisine, bireysel olarak yoganın – asana, şarkı söyleme, nefes kontrolü ve meditasyon – uygulamalarını nasıl gerçekleştireceğini öğretir. Iyengar ve Patthabhi Jois gibi önemli yoga hocalarının öğretmeni Krishnamacharya’nın oğlu T. K. V. Desikachar tarafından geliştirilen viniyoga, duruşlar dizleri hafifçe kırarak yapıldığından eklemlere ve dizlere daha az baskı uygular. Viniyoga yogaya yeni başlayanlar için çok uygundur ve tedaviye yönelik uygulamalarda gitgide daha fazla kullanılmaktadır
UZAKDOĞU ÖĞRETİLERİ:

Meditasyon
Transandantal meditasyon, herkesin kendi içinde, derinlerde yatan sonsuz enerji kaynağının, yaratıcılığın ve zekânın farkına varmasını sağlar.

Transandantal meditasyon, her bireyin ve her toplumun yaşamını, problemlerin olmadığı, mükemmel sağlık, mutluluk ve hızlı gelişimin hayatın doğal özellikleri olduğu bir aşamaya yükselten, hayatın bu en temel aşamasına erişmeyi sağlayan basit bir yöntemdir.

Transandantal Meditasyon tekniği, sabah ve akşamları 15-20 dakika rahatça oturarak ve gözler kapalı uygulanan, basit, doğal ve zahmetsiz bir prosedür. Bu teknik boyunca, bireyin bilinci sakinleşir ve dingin bir zindeliğe kavuşur. Vücut tamamen rahatladıkça, beyin tüm zihinsel aktivitelerin ötesine geçerek bilinçliliğin en basit halini, bilincin kendine açık olduğu Transandantal Bilinç halini yaşar. Bu, bilincin kendi içine döndüğü bilinçlilik halidir.

Transandantal Bilinç deneyimi, uygulama süresince iyice dinlenen bireyin gizli kalmış yaratıcı potansiyelini geliştirirken, birikmiş stres ve yorgunluğunu da yok eder. Bu deneyim, bireyin yaratıcılığını, dinamizmini, düzenini ve organize etme gücünü canlandırarak, kişinin günlük yaşamındaki etkinliğinin ve başarısının yükselmesini sağlar.

Transandantal Meditasyon tekniği bilimseldir, belirli inançlara sahip olmayı veya belirli bir yaşam tarzına ayak uydurmayı gerektirmez. Uygulamada, efor veya konsantrasyona gerek yoktur. Öğrenilmesi oldukça kolaydır ve herhangi özel bir kabiliyete sahip olmak da gerekmez. Her yaştan, eğitim düzeyinden, kültürden, dinden ve ülkeden insanlar bu tekniği uyguluyor ve geniş alandaki yararlarının keyfini çıkarıyor.

25 yıl içerisinde 200'ü aşkın bağımsız üniversitede ve 30 farklı ülkenin araştırma enstitülerinde yapılan 500'ün üzerinde bilimsel araştırma, Transandantal Meditasyon programının, insan yaşamının her alanında (zihin, beden, davranış ve çevre) yararları olduğunu gösterdi. Bu araştırmaların gösterdiği yararlar şunları içeriyor:

Mutluluğun artması
Stresin azalması
Zekada ilerleme
Yaratıcılığın artması
Hafızanın ilerlemesi
Sağlığın daha iyiye gitmesi
Yüksek tansiyon probleminde azalma
İlişkilerde ilerleme
Enerji artışı
Uykusuzluğun azalması
Biyolojik yaşlanmanın durması ve gerilemesi
Suçta azalma ve toplumun yaşam kalitesinde artış
Araştırmalar, Transandantal Meditasyon tekniğini uygulayan kişilerin, biyolojik yaşlarından ortalama 5 ila 12 yıl kadar daha genç olduklarını, hastalık ve kalp hastalığı risklerinin fark edilebilir oranda azaldığını gösteriyor. Ayrıca, yine bu araştırmaların sonuçlarına göre, bu tekniği uygulayan kişilerin insanlarla daha sıcak ilişkiler kurduğu, daha az kaygılı olduğu, kendine güven ve saygısının arttığı, problem çözme becerisinin geliştiği ve daha yaratıcı olduğu gözlemleniyor. Birey, kendiliğinden arındırıcı ve besleyici bir olumlu etki yayarak toplumun içinde uyumla yaşamaya başlıyor.

Transandantal Meditasyon Nedir?

Transandantal Meditasyon, zihni ve bedeni çok iyi bir şekilde dinlendiren, basit bir tekniktir. Stresin ve yorgunluğun doğal bir yolla uzaklaşmasını, geriye daha fazla enerji, berraklık ve yaşam sevinci kalmasını sağlar.

Bir günde ne kadar zamanımı alır?

Günde iki kez, 20'şer dakika. Çoğunlukla günlük rutinde değişikliğe gerek yoktur. İşe giderken metroda veya otobüste bile yapılabilir. Hatta insanlar sıklıkla, Transandantal Meditasyonla edindikleri ekstra enerji ve berraklığın kendilerine zaman kazandırdığını fark ederler.

İyice öğrenmek yıllarımı alır mı?

Tam tersi. Yaşam boyu sürecek bir araştırmaya atılmıyorsunuz, haftada birbirini izleyen birkaç gün boyunca, birkaç saatlik bir uygulamaya başlıyorsunuz. Tam yarar sağlayabilmeniz için, bir meditasyon merkezinde 3 aylık bir izleme programı tavsiye ederiz. Bu sürenin sonunda, kendi kendinize uygulamada verim sağlayabilirsiniz.

Herkes öğrenebilir mi? Zihnimi tek noktaya odaklayamam.

Transandantal Meditasyon'u herkes uygulayabilir. Bu teknik, zihin sessiz, ama tamamen uyanık kalana kadar, zihni doğal yoldan yatıştıran bir aktivite sağlar.

Ama yararlarını görebilmek uzun bir süre mi gerektiriyor?

Genelde, uzun süreli ve düzenli uygulama sonucu yarar elde edilir, fakat yeni başlayan pek çok kişi, neredeyse anında daha iyi göründüğünü ve hissettiğini fark ediyor.

Hiçbir şeyi umursamama noktasına gelecek miyim, hislerimi kaybedecek miyim?

Hayır. Sorumlulukları olan Transandantal Meditasyon uygulayıcıları, stresten kurtularak berraklık, geniş perspektif ve dinçlik kazanmalarının yanı sıra, sağlık konularında ve arkadaş-aile ilişkilerinde ilerleme sağladıklarını fark ediyorlar.

Bir şeyler mırıldanmam veya alışılmadık pozisyonlara girmem gerekiyor mu?

Hayır. Meditasyon yaparken, rahat bir şekilde, gözleriniz kapalı ve sessizlik içinde oturursunuz. Hatta dışarıdan bakan birisi kestirdiğinizi bile düşünebilir. Örneğin, bir tren yolculuğunda meditasyon yapmak, kaçırılmayacak bir fırsattır.

Kulağa çok hoş geliyor, peki o zaman neden herkes yapmıyor?

Aslında, dünya üzerinde her gün Transandantal Meditasyon yapan milyonlarca insan var.

Peki, Batılı yaşam tarzı ile uyumlu mu?

Kesinlikle! Aslına bakarsanız, ne kadar fazla çalışıyorsak, dinlenmek için en küçük fırsatları bile değerlendirmemiz o kadar fazla önem taşıyor. Pilimizi şarj etmemiz gerek!



Bilinçaltı Anlamak ve Temizleme çalışmaları

Bilinçaltını anlamak için çalışma ilkelerini, bilinçaltı yasalarını ve bunları hazırlayan içsel dinamikleri bilmek gerekir.
Bilinçaltını bir bilgisayarın hard diski olarak düşünebiliriz. Ekranda görülenler sizin gerçeğiniz veya yaşantınızdır. Yani bilinçaltınızdaki olumlu, olumsuz inançlarınızın hayatımıza yansımalarıdır.
Nasıl bir bilgisayar programında direkt emir şeklinde komutlar veriliyor ise bilinçaltımız da komutlarımızı alır ve gerçekliğimize uyarlar.

Başaramayacağımıza inanıyorsak başaramayız. Değişeceğimize inanıyor isek değişiriz. Mali, malı şeklindeki ifadeler bilinçaltımızda mulaklık yaratır. Örneğin sigara içmemeliyim dedikçe sigara içmek isteriz. Çok yememeliyim dedikçe yemek isteriz. Size sakın kırmızı bir mercedes düşünmeyin veya şu an annenizi düşünmemelisiniz diyecek olursam her ikisi de akınıza gelecektir. Korkmayın diyecek olursam o ana kadar böyle bir duygu taşımasanız bile korkmaya başlarsınız. Bilinçaltımıza ne istediğimizden emin olarak, net ve şimdiki zaman üzerinden komutlar vermeliyiz. Geleceğe yönelik ifadeler istediklerimizin bir şekilde ötelenip, gerçekleşmesine engel olur.
“Aklınız neyi kabul edip inanıyorsa, onu gerçekleştirebilir” der. Napoleon Hill’
Evren yasalarla yönetilir. Bilinçaltlarımız da tıpkı evren gibi yasalarla yönetilir. Bilinçaltımızın yasası inanç yasasıdır. Bilinçli aklınızın kavrayıp, bilinçaltınızın inandığı şeyler gerçekleşir. Böylesine büyük bir güce sahip olduğumuzun çoğu zaman farkında değilizdir.
Bilincimizin gücünü bir fikri kavramak için, bilinçaltımızın gücünü ise sonuca ulaşmak için kullanırız. Birçok kişi bunun tersini yapar. Bilinçlerini neticeye ulaşmak için kullanırlar, bu da genellikle stres ve endişe yaratır. Bu durum bilinç gücümüzle, bilinç altı gücümüzün kullanımındaki farktır. Örneğin bir bayan danışanım içinde bulunduğu gerçekliği kendisinin yarattığına inanmıyordu. Evlenmek istiyordu ancak karşısına uygun kişinin çıkmamasından ve birlikteliklerinin kısa sürede bitmesinden yakınıyordu. Bilinç üstü seviyede bir hayat arkadaşı istiyordu ve kendince uygun standartları belirlemişti. Yaptığım çalışmalarda fark ettik ki ! bilinçaltı seviyede evliliğin özgürlüğünü kısıtlayacağı inancı, çevresinde gördüğü mutsuz evlilikler ve kendisinin de böyle olabileceği korkusu, karşısına daha iyi biri çıktığında evliliğinin bu birlikteliğine engel olacağı endişesi taşımaktaydı. Bu kadar yoğun bilinçaltı dinamikleri ile isteğine ulaşması mümkün değildi. Bir ipi düşünelim iki tarafından aynı anda iki kişi çekiyor. İpin gerilmesi gibi kişide gerginleşir.
Bilinçaltımız mıknatıs gibidir. Kendi inançlarını yansıtan şeyleri çeker. Bilinçaltımızda belli bir inanç varsa, bilinçaltımız bu inanca uygun titreşimler yaratır ve bunu yansıtan veya buna uyan olayları ve insanları kendine çeker. Buna son dönemlerde adı çokça duyulan çekim yasası denmektedir. Yerçekimi yasasının varlığının kesin olması gibi çekim yasasının varlığı da kesindir. Eğer bilinçaltınız yaşamınızın zor geçeceğine inanırsa, gerçekten yaşamınız zor olacaktır. Karşılaşacağınız olaylar ve insanlar hayatımızı zorlaştıracaktır. Eğer bilinçaltımız paranın zor kazanılacağına inanırsa, para zor kazanılır. Karşınıza çıkan fırsatlar para kazanmak için insan üstü çaba göstermeniz gerekenler olacaktır. Sizin gerçeğinizi yaratan inancın ne olduğuna siz karar veremezsiniz, bilinçaltınız verir.
İstemediğimiz bir durum karşısında bu durumu hazırlayan içsel sebepler ne olabilir ? Bu durum çoğu zaman bilinçaltı korkularımızın bir sonucudur.


Birçok insan kendini sık sık aynı senaryonun içinde bulur. Ne yaparlarsa yapsınlar aynı sorunlarla karşılaşırlar. Böyle bir durumda dışsal şartları değiştirmek yerine içimizdeki bilinçaltımızdaki engelleyici inançlarımızı değiştirmek, korkularımızla uyumlanıp, onların varlığını kabul edip, bu korku dinamiğinin ikincil çıkarlarına saygı duyup, kişiye daha fazla fayda sağlayan, olumsuzluk taşımayan, mutluluk, huzur ve sağlık veren sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir. Bu şekilde bilinçaltımız yeniden programlanır. Bilinçaltı virüslerimizin farkına varıp olumlama çalışmaları ile temizlemeliyiz.
Bilinçaltımız sezgilerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Bilinçaltımızdan rehberlik veya yardım istediğimizde, bir dürtü, ilham veya önsezi hissederiz. Bilinçaltımızı programlarsak, rüyalar şeklinde cevaplar da alabiliriz. Sezgisel olarak, bir mesaj olduğunu anlarız.
Hayatınızda bir şeyi gerçekleştirmek istiyorsak önce kavramak yani ne istediğimizi tam olarak tespit etmek, sonra olmuş gibi inanmak ve daha sonra da bunun için şükretmek gerekir. Kendiniz için olmasını istediğiniz şeyi bir yere yazın. Bilgisayarınızdaki ekran koruyucuya, cep telefonunuzun açılış mesajına, veya gün içinde sıkça görebileceğiniz bir yerlere koyun. Her gece, aynı yaratıcı imgelemeyi düşünün, gördüklerinizi görün, duyduklarınızı duyun ve hissettiklerinizi hissedin… istediğiniz yerlerde değişikliklerinizi yapın. İstediğiniz şeyin gerçekleşeceğine güvenin…
BİLİNÇALTI PROGRAMLAMA ARACI (ONAMALAR)
Bilinçaltımızı, yeniden programlamanın en temel yollarından biri onamadır.
Onama; basitçe bilinçaltımıza yerleştirmek istediğimiz hedeflerimizi veya yeni inançlarımızı tekrarlama sürecidir. Bu süreç, söylem bilinçaltına yerleşinceye kadar devam etmelidir. Bazı onama yöntemleri;
• Kendi onamalarınızı yüksek sesle veya zihnen tekrarlamak,
• Onamalarımızı yazmak,
• Kayıt ettiğiniz kendinden telkin bantlarını dinlemek
• Olmak istediğiniz kişi gibi davranmak, (hayran olduğunuz bir kişi yerine kendinizi koymak ve onun gibi davranmak )
• Kitap ve makaleler okumak
Hayattan şikayet ettiğinizde bilinçaltımız şikayet ettiğiniz hayatı size vermek için talimatlarınızı sadakatle yerine getirir. Ne söylediğimize ,özellikle ‘tekrar ,tekrar’ söylediklerimize dikkat edelim.
Bilinçaltı virüs programınızı çalıştırmadığınızda dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin etkisi altında kalabilirsiniz. Her gün arkadaşlarınızdan çok gülersek çok ağlayacağımızı, çocuğu olanın derdi olduğunu, paramız olunca düşmanlarımızın çok olacağını, hayatın zor olduğunu vs.. duyuyorsunuzdur. Devamlı dinleyince bilinçaltımız onun doğru olduğuna inanmaya başlar sonra da (çekim yasasından ötürü) gerçekliğinizde onun doğru olduğunu görürsünüz.
Kendimize verebileceğimiz telkin örnekleri ; her gün, her şekilde daha iyi oluyorum, her şey bana kolay ve zahmetsizce geliyor, sevgi ile dolu, neşe saçan bir varlığım, keyif aldığım her şey şimdi burada, hayatımın patronu benim, ihtiyacım olan her şey zaten bende var, hepimiz için bolluk var, sonsuz zenginlikler şimdi hayatıma özgürce akıyor, daha çok verdikçe daha çok aldıkça daha mutlu hissediyorum,
Bu onamaları uyurken veya yataktan kalkmadan önce yazabilir, okuyabilir veya kaydedip dinleyebilirsiniz.
Onamada başarının anahtarı tekrardır. Bilinçaltımız kaslarımız gibidir. Onu istediğiniz şeylerle onamanız gerekir. Onamaları her gün yapmakta tembellik ederseniz, onu sizin yerinize başkaları yapacak, sonuçlar da her zaman sizin istediğiniz gibi olmayacaktır
Gandi derki “Söylediklerinize dikkat edin, düşünceleriniz olabilir. Düşüncelerinize dikkat edin, davranışlarınız olabilir. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınız olabilir. Alışkanlıklarınıza dikkat edin kaderiniz olabilir.”


BİLİNÇALTI   ONAMA   MEDİTASYONLARI:

Belli başlı korkularımız; değersizlik, güvensizlik, parasızlık, yalnızlık, başarısızlık, esir olma, suçlanma, acı çekme, dışlanma, çaresizlik, ayrılık, aşağılanma, güçsüzlük, yokluk, kaybetme, yetersizlik, yok olma, hastalık, incitilme, sevilmeme, reddedilme, acizlik, terk edilme, onaylanmama … korkusu
Korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmek gerekir.
Bilinçaltı Onama Örnekleri
Benim………..……….korkum var.
Ben…………..………..korkumu kabul ediyorum.
Ben…………..………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben…………..………..korkumu seviyorum.
Ben…………..………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.
Olumlaması
Ben……………………yım.
Ben her halimle…………………olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben her halimle…………………….. olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle ……………………olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle……………………..olduğum için şükrediyorum
DEĞERSİZLİK
Benim………..(değersizlik)……….korkum var.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu kabul ediyorum.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu seviyorum.
Ben…………..(değersizlik)………..korkumu sevgiyle gönderiyorum.

Ben yalnız ve tek başıma çok değerliyim.
Ben yalnız ve tek başıma çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım çok degerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma çok degerli olduğum için şükrediyorm.

Ben her halimle çok değerliyim.
Ben her halimle çok değerli olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle çok değerli olduğum için şükrediyorum.

Ben kendime değer veriyorum.
Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.
Ben herkese değer veriyorum.
Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum
Ben kendime değer veriyorum.
Ben kendime olduğum gibi değer veriyorum.
Ben herkese değer veriyorum.
Ben herkese olduğu gibi değer veriyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum
Ben kendi değerime sahip çıkıyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığımı kabul ediyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.
Ben kendi değerime sahip çıktığım için şükrediyorum.
Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.
Ben içimdeki değere ulaşıyorum.
Kalbinizden çıkaracağınız en güzel pembeliği çıkarın, pembe ışıklar,
Pembe tüller..korkunuzun karanlığını pembelik içinde yok edin.
Şu an korku enerjisinin sevgi enerjinse dönüştüğü çok değerli bir an
Bilinçaltımız aynı zamanda duygularımıza ve hislerimize renkler verebilir. Genelde çalışmalarımda insanlar olumsuz hisleri koyu, karanlık renkler ile tarif ederler. Pembe evrende sevgi rengini temsil eder. İnsanlar bu rengin yanında karamsar düşünmezler. Kendi içinde olumlu, iyileştirici bir enerjiye sahiptir. Beş duyumuzla algılarımızın da ötesinde çok farklı titreşimlere sahip pembe renkler vardır. Bilinçaltı onama çalışmalarında da pembe renk kullanılır.
SEVGİ
Ben kendimi seviyorum.
Ben kendimi olduğum gibi seviyorum.
Ben kendimin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.
Ben herkes seviyorum.
Ben herkesi olduğu gibi seviyorum.
Ben herkesin olduğu gibi olmasına izin veriyorum.

BOLLUK
Evren bolluk içinde.
Evrenin bolluğu bana akıyor.
Para bana çoğalarak geliyor.
İhtiyacım olan her şeyi ihtiyacım olduğu anda evren bana verir.
Ben çok parayı hak ediyorum.
Ben çok paraya layığım.

BEREKET-BOLLUK
Evrenin bana vermek istediği tüm bolluk ve bereketi ayırım yapmaksızın olduğu gibi kabul ediyor ve istiyorum.
Bu bilinç ve sorumlulukla onu paylaşmak için elimden geleni yapacağım.
Çok parayı hak ediyorum.Çok paraya layığım.
Ben MUTLUYUM.
Ben SAĞLIKLIY
Ben HUZURLUYUM.
Ben GÜÇLÜYÜM.
Ben BAŞARILIYIM.
Ben GÜVENDEYİM.
Ben ÖZGÜRÜM.
Ben DEĞERLİYİM
Ben YETERLİYİM

GÜÇSÜZLÜK
Benim güçsüzlük korkum var.
Ben güçsüzlük korkumu kabul ediyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğum için kBen güçsüzlük korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben güçsüzlük korkumu seviyorum.
Ben güçsüzlük korkumu sevgiyle gönderiyorum.
Kalpten pembe ışık çıkarılır.

GÜÇ
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlüyüm.
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım çok güçlü olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma çok güçlü olduğum için şükrediyorum.
Ben her halimle çok güçlüyümendimi takdir ediyorum.
Ben her halimle çok güçlü olduğum için şükrediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıkıyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığımı biliyor ve inanıyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığımı kabul ediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığım için kendi mi takdir ediyorum.
Ben kendi gücüme sahip çıktığım için şükrediyorum.
Kendi gerçeğimi sevgiyle yaratıyorum.
Ben içimdeki güce ulaşıyorum.

DEĞİŞİME GÜVEN
Gelecekte her şeyin iyi olduğunu bilerek güven ve huzurla ilerliyorum.
Geçmişi kolayca ve rahatça bırakıyorum.
Yeniyi sevinçle karşılıyor ve kabul ediyorum.
Evren güvende ben güvendeyim.
Ben kendimi tam olduğum halimle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.
Ben herkesi tam olduğu haliyle seviyor, beğeniyor, onaylıyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açıyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı blilyor ve inanıyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığımı kabul ediyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için kendimi takdir ediyorum.
Ben kendi hayat yolumu kendim açtığım için şükrediyorum.
Gerçekleşmesini istediğiniz hayalinizi bu şekilde imgeleyebilirsiniz.

GÜVENSİZLİK
Benim güvensizlik korkum var.
Ben güvensizlik korkumu kabul ediyorum.
Ben güvensizlik korkumu şu anda sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben güvensizlik korkumu seviyorum.
Ben güvensizlik korkumu sevgiyle gönderiyorum.
Kalpten pembe ışık çıkarılır.

GÜVEN
Ben yalnız ve tek başıma güvendeyim.
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu biliyor ve inanıyorum
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğumu kabul ediyorum.
Ben yalnız ve tek başım güvende olduğum için kendimi takdir ediyorum.
Ben yalnız ve tek başıma güvende olduğum için şükrediyorum.
Ben evrende güven içindeyim.
Ben herkese güveniyorum.
Bütün insanlar bana güveniyor.
Ben kendime güveniyorum.
Ben yaşamın akışına güveniyorum.
Ben güvendeyim.
Evren güvenli.
Evren beni seviyor,onaylıyor ve destekliyor.
(başarısızlık,başarı sevilmeme,sevgi,esaret,özgürlük…..)
BAĞIŞLAMA (AFFETME) MEDİTASYONU
Kendimize ve başkalarına karşı duyduğumuz; öfke, kızgınlık, kırgınlık, nefret, suçluluk… duygularımız enerjimizi tüketip, geleceğe umutla bakmamızı ve sağlıklı bir yaşam sürmemizi engeller. Bağışlamak geçmişin günümüz üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırır ve geleceğe umutla bakma özgürlüğünü verir. Ruhsal iyileşme sürecinin doğal bir ürünüdür. Geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden özgürleşmektir. Bağışlamak hayatımızın en özgürleştirici ve zenginleştirici yatırımıdır.
BAŞKASINI BAĞIŞLAMA (Afettme): Bağışlamaya karar verdiğiniz ve niyet ettiğiniz kişinin görüntüsünü imgeleyin.Ona bakarak yüksek sesle tekrarlayın.
Ben seni bağışlamaya niyet ettim.
Ben seni kendi iyiliğim için bağışlıyorum.
Ben kendimi sevdiğim için seni bağşlıyorum.
Sana en güzel düşüncelerimi yolluyorum.
Seni serbest bırakıyorum.
Sen özgürsün.
Ben özgürüm.
Seni bağışlıyorum.
Seni seviyorum.
Kalbinizden çıkaracağınız pembe ışığı onun kalbine yolla ve yüzündeki değişimleri gözlemle.
KENDİNİ AFFETME: Kendi görüntünü imgele,gözünün önüne getir.Ona bakarak yüksek sesle
Yaşadığım ve yaptığım her şeyi seviyorum.
Tüm Yaşadıklarımı yaşanması gerektiği için yaşadım.
Yaşadığım ve yaptığım her şey için KENDİMİ ONAYLIYORUM.
Beni bir başkasının onaylaması gerekmiyor.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.
Yaşadığım her şey benim kendi seçimim.
Verdiğim her karar benim kendi seçimim.
Ben tüm kararlarımı ve yaşadığım her şeyi onaylıyorum.
Ben kendimi onaylıyorum.
Ben kendimi bağışlıyorum.
Ben kendimi tümüyle seviyor ve takdir ediyorum.
Hayatı seviyorum.
Yaşamayı seviyorum.
Kalbinizden çıkaracağınız pembe sevgi ışığını kendi kalbinize yollayın.Işıklar gittikçe yüzünüzdeki değişimleri takip edebilirsiniz.
OLUMSUZ HUYLARI TEMİZLEME MEDİTASYONU:
ÖRNEK-İNATÇI
Ben ……….(inatçıyım.)….
Ben ……….(inatçı)……….olduğumu kabul ediyorum.
Ben………..(inatçılığımı)…sevgiye dönüştürmeye niyet ettim.
Ben………..(inatçılığımı)…seviyorum.
Kalpten pembe ışık çıkarılır.
*Meditasyonun gayesi bedenimizdeki korku enerjisini sevgi enerjisine dönüştürmektir.Günde 1 kere sizde var olan korkular için bu meditasyonu yüksek sesle yapabilirsiniz.
*Gün içinde korku duygusunun yükseldiğinin hissedilmesi durumunda önce derin bir nefes alıp verin.Ardından mümkünse yüksek sesle aşağıdaki cümleyi tekrarlayın.
Bu benim…………………..duygum.
Ben kendimi……………….duygum olduğum halimle seviyor ve kabul ediyorum
Odağımı,ruhsal gelişimim için,özgürce,kolayca ve sevgiyle yönlendiriyorum

11 Kasım 2013 Pazartesi

Tanrı'nın zar attığınımı düşünüyorsun??

    Einstein'ın çok sevdiğim bir sözü var: Derki; '' Siz Tanrı'nın zar attığınımı düşünüyorsunuz?'' Evet çok doğru, Tanrı zar atmaz! Yani, yaşamımızda olagelen, deneyimlediğimiz hiçbirşey tesadüf değildir.. Şuan ki sorunlarınızı düşünerek çözemezsiniz, zaten o sorunları düşünceleriniz oluşturdu! Ne söylediğinizi duyuyorum şuan Kemal Bey benmi bu hale getirdim yani hayatımı, suçlu benmiyim?? Belki bilerek isteyerek yapmadınız ama evet siz yaptınız, düşünceleriniz, endişeleriniz, korkularınız v.s. v.s...! şunu sakın unutmayın, suçlu,suçsuz; doğru yanlış diye birşey yoktur.sen de suçlu değilsin o da! suçlamaktan ve kızmaktan vazgeç! önce kendini, sonra seni mutsuz ettiğini hissettiğin herkesi affet ve sevgi ile bırak! bizlerin farkındalık yolunda mesafe katedebilmemiz için birilerinin bunu yapması, bizlere bunu yaşatması gerekiyor, onlarında görevi o bu kadar basit aslında! yaşamınızda katalizör olan insanlar sizin düşmanlarınız değildir. sizin yaşam yolunuzda ilerleyebilmeniz için en zor görevi almış , bunu kabul etmiş özel ruhlardır! şuan bunun farkında olamasalarda! size neyi göstermeye çalıştıklarını farkettiğiniz anda yaşamınızdan uzaklaşacaklardır. bunu siz yapacaksınız! Yaşam o kadar da karmaşık değil.. Aslında çok sade ve basit. İstersek, cesaret edersek, yaşamımızda istemediğimiz şeyleri değiştirebiliriz... insanlar enerjilerini olumlu şeylere harcamalı, sadece olumsuzu engellemeye çalışırsak enerjimiz boşa gitmiş olur... Daha farkında bir yaşam dileklerimle....
                                             Kemal Özgür Ateş